Yalnızlık Bir Seçim mi, Evrim mi

Yalnızlık Bir Seçim mi, Evrim mi - Mühle Tıraş Kültürü

Yalnızlık Bir Seçim mi, Evrim mi

Ekip içinde konuşuyorduk; kaç tane yakın arkadaşımız var, onlarla ne sıklıkla görüşüyoruz, bunun için ne kadar vakit ayırıyoruz, pandeminin zorunlu kıldığı sosyal izolasyon öncesinde ne kadar zaman geçiriyorduk gibi... Tam olarak aklımızdaki soru ise şuydu aslında; neden bu kadar yalnızız?

“En İyisi Yalnız Olmak”

Genelde bu cümle şöyle devam eder: Kafan rahat... Evet, çoğu insandan bu cümleyi duymuşsunuzdur. İtiraf edelim, biz de çoğu zaman böyle olduğunu düşünüyorduk. Ancak aşağıdaki sayılar bizi tekrar düşünmeye itti.

Yalnızlığın ölüm riskini artırma oranları

Bu sayılar birer yüzde. Perspectives on Psychological Science’ın yaptığı bir çalışmada geçen bu sayıların hepsi de ölüm riskinin artış oranları. Daha açık olmak gerekirse bahsi geçen çalışmaya göre yalnızlık hissi %26, sosyal izolasyon %29 ve son olarak da yalnız yaşamak %32 oranda ölüm riskini artıran faktörler olarak açıklanmış.

Gerçekten de ölüm riskini artırdığı halde yalnızlığı sadece istediğimiz için kucaklayabilir miyiz?

Seçim mi, Zorunluluk mu?

İradeyi yadsımıyoruz, bu şekilde anlaşılmasın. Elbette yalnızlık bir seçim olabilir. Ancak “kucaklamak” demişken yalnız olmamanın olumlu etkilerinden de bahsetmek istiyoruz. Hatta bu olumlu etkileri Teksas Üniversitesi’nde sosyolog olan Dr. Debra Umberson’un şu ifadesi ile aktaralım:

“Güçlü sosyal ilişkiler akıl sağlığını destekler ve buna bağlı olarak da daha iyi bir bağışıklık sistemi, daha az stres ve daha az kardiyovasküler aksiyon oluşur.”

Yalnız olduğumuzda değil, aksine güçlü sosyal ilişkiler kurduğumuzda “kafamızın rahat” olacağı sonucu çıkmıyor mu sizce de? Üstelik bunu söyleyen tek kişi Dr. Umberson da değil. Sosyal ilişkilerin, bir arkadaşa sahip olmanın sağlığımız üstündeki olumlu etkisinden antropolog ve evrimsel psikolog olan Dr. Robin Dunbar da vurguluyor:

Birlikte ağladığınız, güldüğünüz sarıldığınız arkadaşlıklar hayatidir. Bu insanlar sağlığınız ve mutluluğunuz üzerinde büyük bir etkiye sahiptir. Optimum derecede sağlıklı olmak için 3 ila 5 tane hayati arkadaşlığınız olmalı.”

Dunbar sayısı

Dr. Dunbar aynı zamanda “Dunbar Sayısı” teorisini de ortaya atmıştır. Bu teoriye göre neokorteksimizin yönetebileceği ilişkileri en fazla 150 insan ile kurabiliyoruz. Buna ailenizi, akrabalarınızı, iş arkadaşlarınızı da dahil ederek düşünebilirsiniz. Sadece 150. Elbette, bu teoriye karşı çıkan argümanlar da oldu. Yine de sosyal medya hesaplarımızdaki takipçi/arkadaş sayıları ile kıyaslandığı zaman 150 daha mantıklı değil mi?

Bir, en yalnız sayıdır.

“Bir, en yalnız sayıdır.” – Three Dog Night (One)

Neden Yalnızlaşıyoruz?

Yalnızlığın ne olduğundan bahsettik, bizi nasıl etkilendiğinden de. Şimdi biraz da bunun nereden kaynaklandığına bakalım.

Yalnızlığın bulaşıcı olmasından bahsetmek biraz tuhaf görünüyor ama yalnız insanların etrafında yalnızlaşmaya daha meyilli olunduğunu gösteren araştırmalar da var. Yalnız insanların, etrafındaki diğer insanlar üzerinde yalnızlaştırıcı bir etkisi olması durumunu Harvard Üniversitesi’nden Dr. Nicholas A. Christakis kısaca şu şekilde anlatıyor:

 “Eğer yalnız hissederseniz yalnızlık iletir ve bağı kesersiniz. Diğer kişi de bağı keser. Ama artık diğer kişi de etkilenmiş durumda ve o da aynı şekilde davranacak. Sosyal ağın parçalanmasına bu yalnızlık çağlayanı neden oluyor.”

Neden yalnızlaşıyoruz

Bir de internet. Aslında pandemiden geçtiğimiz şu günlerde bizler için ne kadar da büyük bir fayda sağlıyor. Evden çıkamadığımız halde alışveriş yapabiliyor, kimseyle görüşemediğimiz halde iletişim kurmaya devam edebiliyor, sokaktaki tüm yaşam durduğu halde dünyada neler olup bittiğini saniyesinde öğrenebiliyor ve sonsuz kaynağa ulaşabiliyoruz. İhtiyacımız olan her şeyi sunuyor. Bir tek şey hariç; gerçek sosyal ilişkiler.

İnternet sayesinde herkes birbirine çok kolay ulaşabiliyor. Ancak bu biraz da “yüz yüze” iletişimin yerini aldı. Kimin, nerede, ne zaman, ne yaptığından daha fazla haberdar olduğumuz bir dönem yaşamamıştık hiçbirimiz. Ancak ne kadar kolay ulaşabiliyor ya da ulaşılabilir olduysak o kadar da yalnızlaştık.

internet ile yeni ulaşılabilirlik

Sosyal medya postlarımızın beğenilmesi, online olarak kurduğumuz iletişimler, 4, hatta 5 basamaklı takipçi sayıları bizi bir süre mutlu ediyor ama sonrasında yine aynı yalnızlık hissi etrafımızı kuşatıyor. Üstelik online olmanın gerçek sosyal ilişkilerimiz üzerindeki etkisi yalnızca sosyal medya platformları ile olmuyor. Online oyunlar da bu senaryoya dahil; dünya çapında çok bilinen ve milyonlarca kullanıcıya sahip olan World of Warcraft oyununun oyuncularının, online ortamda gerçek yaşamda olduğundan daha az yalnız hissetmeleri, rahat olmaları ve anksiyete yaşamamaları da bunun bir örneği.

Biraz Sosyalleşmemiz Gerek

Z Kuşağı Online

Evet, bunu yapmamız gerekiyor. Çünkü konu sadece biz yetişkinlerle ilgili değil. Daha önemli şu; artık bizlerden, Y kuşağından bahsetmiyoruz da sadece. Artık sosyal ilişkilerin onlar için çok önemli olduğu Z kuşağından da bahsediyoruz. Yani, tüm bu yalnızlık bizden onlara da yansıyor. Sokaklarda oynayan çocukların kalmaması, gençlerin elinde hep telefon olması bir anda ortaya çıkmış bir durum değil. Z kuşağının üzerinde bir etkimiz var. Onlara bir temel hazırlamış olabileceğimizi göz ardı edemeyiz. Onlar için daha iyi birer örnek olabileceğimizi de... Aksi halde kocaman bir nesil, bizden çok daha yalnız olabilir.

Arkadaşlar İyidir

Yani, sosyalleşme zamanı! Neden yalnızlaştığımıza dair cevap biraz uzun oldu ama galiba mantıksız değil. Yaşamda birbirimizi etkilediğimiz bir gerçek. Davranışlarımızın sorumluluklarından biri de bu değil midir zaten? Bıraktığımız etki. Bu açıdan bakınca “O da aramıyor/sormuyor/davet etmiyor/vakit bulamıyor.” dediğiniz arkadaşlarınız için bir adım atıp onları aramak, sormak, davet etmek, onlar için vakit bulmak sizi yalnızlıktan sıyırabilir.  Yalnızlığın yayılmasını önleyebilir. Tıpkı Korona Virüs gibi... Ancak bu kez sosyal mesafeyi değil, sosyal ilişikilerdeki bağlarımızı koruyarak, sosyal medyanın değil yaşamın en güzel hashtaglerini kullanarak.

Bu arada, bu yazıyı arkadaşlarınızla paylaşmayın. Bir kahve içerken bu yazıyı arkadaşlarınıza anlatın.

RELATED ARTICLES